HTŞ ve diğer muhalif grupların İdlib’deki son durumuna dair değerlendirme
Kategori: Suriye
Suriye
Türkiye’nin ABD ile Suriye’nin kuzeyinde YPG/SDG kontrolündeki bölgeye yönelik Güvenli Bölge planı ve Suriye’de son durum
IŞİD, geçtiğimiz gün Rakka ile ilgili yeni bir propaganda videosu yayınladı. Yaklaşık 5 dakikalık filmde IŞİD’in bölgedeki keskin nişancı eğitimleri ve saldırılarına yer verilmiş.
Filmin başlarında IŞİD savaşçılarının saldırıya hazırlık amacıyla bir evin duvarında delik açmaları gösteriliyor. ‘Fare deliği’ olarak nitelendirilen bu hazırlık, düzenli ordu ve gerilla keskin nişancılarının şehir savaşlarında oldukça sık kullandığı bir taktik.
Delik açıldıktan sonra keskin nişancı, yardımcısı ile birlikte koordineli olarak hareket eder.

Sonrasında ise ateş etmek için hazırlanan keskin nişancı ve hedefi gözetlemekte olan yardımcısının görüntülerine yer verilmiş. Aynı zamanda saldırının kaydedilebilmesi için de bir kamera hedefe doğru sabitlenmiş olarak görülüyor.
Yardımcı, elindeki mesafe dürbünü ile -özellikle- görüntülenmiş. Dürbün ABD menşeli bir firmaya ait.


Filmin başlangıcındaki kısa girişte gösterilen silah ise, Avusturya yapımı ‘Stery Aug’ piyade tüfeği. A2 serisinden olduğu tahmin edilen, 5.56mm mühimmat kullanan bu silahın uzun mesafelerde keskin nişancı tüfeği olarak kullanılması pek uygun olmasa da, Rakka gibi kent merkezlerinde yaşanan çatışmalarda oldukça etkili olarak kullanılabilir.
Kullandığı mühimmatın çapı sebebiyle uzak mesafelerden etkili atışlar yapılabilmesinin oldukça güç olduğunu ekleyelim.

Stery Aug A2
IŞİD savaşçılarının silah üzerinde kendi yaptıkları değişikliklerden bahsetmek gerekirse, dürbün ve ‘bipod’ yani çatal ayağın silaha sonradan eklendiği anlaşılıyor. Ayrıca silaha tahminlerime göre el yapımı olan bir de susturucu takılmış. Bu da zaten atış yapılacak mesafenin kısa olduğunun başka bir ispatı.

Görüntülerin devamında, IŞİD savaşçılarının keskin nişancı silahları ile ilgili dersi görüntülenmiş. Derste ABD yani batı ülkelerinin çoğunun kullandığı keskin nişancı ölçü ve cetvelleriyle eğitim verildiği görülüyor.
Rusların ve birçok doğu ülkesinin kullandığı sistemin farklı olduğunu da ekleyelim. Bunun sebebini iki maddede açıklayabiliriz. Birincisi, ABD silahlarının bölgedeki bolluğu, ikincisi ise, ABD ile birlikte Batı ülkelerinin kullandığı keskin nişancı ölçü ve hesaplamalarının, Rusya yani doğunun kullandığından daha hassas olması.
Dolayısıyla ABD silah ve sisteminin kullanılması daha isabetli atışlar demek.


Propaganda filminin ilerleyen kısımlarında ateş etmek üzere hazır bulunan bir IŞİD savaşçısı ABD menşeli M-16 tüfeği ile görülüyor. Bir önceki değerlendirmede yer aldığı gibi bu tüfekte de belli eklemeler yapılmış. Dürbün, susturucu ve çatal ayak (bipod) gibi. Bu piyade tüfeği de 5.56mm mühimmat kullanıyor ve uzun mesafelerden pek etkili olmasa da şehir içinde oldukça etklili olarak kullanılabilir.
Burada şunu eklemek gerekli, bu atış sahnelerinin filme sonradan eklendiği anlaşılıyor. Yani bu atış görüntülerinin çoğu keskin nişancı operasyonu sırasında çekilmiş görüntüler değil.

Bu sahnenin devamında, Rakka kent merkezinde YPG/PKK güçlerine yönelik düzenlenmiş bir keskin nişancı saldırısına ait görüntülere yer veriliyor.

Görüntüde hedef alınan PKK’lı isabet alıp yere düşüyor. Ardından diğerleri de geldikleri yöne doğru kaçmaya başlıyorlar.

Propaganda filminin devamında, isminin ‘Zeyd Azeri’ olduğu belirtilen IŞİD savaşçısı Rakka’da devam eden operasyon ile ilgili bilgier verip, savaştıkları tarafa tehditler yöneltiyor.

Rakka’ya yönelik saldırının başlamasıyla karşı taraftan 250 kişinin keskin nişancı atışlarıyla öldüğünü veya yaralandığını ekleyen Zeyd Azeri, Rusça yaptığı konuşmada IŞİD’in keskin nişancılarının düşmanın her hareketini gözlemlediğini ifade ediyor.

PKK’lılara yönelik başka keskin nişancı saldırılarının da yer verildiği filmin devamında, Rakka kenti doğusunda hedef alınan bir PKK’lı yer alıyor. Propaganda filmindeki bu PKK savaşçısının keskin nişancı saldırısı sonrası isabet aldıktan sonra düştüğü gözlemleniyor.

Aşağıdaki görüntüde de aynı şekilde Rakka kenti güneyindeki bir bölgede bir PKK’lının keskin nişancı saldırısı ile vurulduğu görülüyor.

IŞİD’in Rakka kent merkezi doğusunda düzenlediği bir diğer keski nişancı saldırısında hedef alınan PKK’lı:

Filmin devamında IŞİD’in Rakka kent merkezinde Ramazan ayının 10’uncu gününden Şeval ayının 10’uncu gününe kadar geçen bir aylık sürede düzenlediği keskin nişancı saldırıları ile ilgili rakamlara yer verilmiş.

İfade edilen bu rakamlara göre, kent merkezinin farklı bölgelerinde bir ay içinde düzenlenen keskin nişancı saldırılarında, PKK güçlerinden 164 kişi öldü, 90 kişi yaralandı.

Halid Abdurrahman
Temmuz 2017
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” M.Akif
Çok açık ve net, Halep’in bu duruma düşmesinin ana sebebi, muhaliflerin bir iç karışıklık ortamında bulunmalarıdır. Bu iç karışıklığın zararlarının en fazla hissedilmesine yol açan, bugünlerde yaşadığımız Halep’in düşmeye en fazla yaklaştığı olaydır.
Evet Halep düşmek üzere. Kuşatma altındaki Halep’in doğusundan gelen bilgiler, bizzat kuşatma altındaki muhaliflerle yapılan görüşmeler, maalesef bunu doğrular nitelikte. Rejim ve Rusya’nın hava saldırılarına hiç aralık vermeden gece-gündüz devam ettiği, bölgedeki muhalifler tarafından aktarılmakta.
Aklınıza muhaliflerin neden direnmediği, mukavemet göstermediği konusu da gelebilir. Bölgede olan bir kaynağa aynı soru sorulduğunda verdiği cevap gayet doyurucu: “En ufak bir yaralanma, tedavi edilemiyor ve kişinin ölümü ile sonuçlanıyor..” Hastane yok, tıbbi yardım malzemesi yok…
Ayrıca durumu ağır olan yaralıların da bölgeden çıkarılamayıp, rejime bağlı milislerinin eline esir düştüğü yönünde bilgiler de veriyorlar.
Rejime bağlı milislerin kontrol altına aldıkları bölgede halka uyguladıkları şiddet ve işkenceden de bahsediyorlar. Nitekim, internet ortamında yayılan videolar bunu doğrular nitelikte.
Tüm bunların ana sebebini sorulduğunda, “iç anlaşmazlıklar” diye bir cevap alıyorsunuz…
Asıl yazmak istediğim konu da tam olarak bu…
Bugün Halep, muhalifler arasındaki iç anlaşmazlıkların kurbanı olmak üzeredir. Eğer bu iç anlaşmazlıklar sonlandırılmaz ise, Sadece Halep değil, muhaliflerin elindeki birçok bölge de kaybedilme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Şimdiye kadar aktarılan, Halep’in kuşatma altındaki doğu bölgesinin yaklaşık yarısının rejime bağlı güçlerin kontrolüne geçtiği yönünde. Ancak bölgeden gelen haberlere göre rejime bağlı güçlerin ilerleyişi devam ediyor. Kaldı ki, gece-gündüz yapılan hava saldırılarının ana sebebi, bu ilerlemenin devamını sağlayabilmek.
Suriye’deki muhalifleri yöneten/kontrol eden merkezi bir otoritenin olmayışı, her grubun kendi kafasına göre hareket etmesi, git denildiğinde gidilmeyişi, gel denildiğinde gelinmeyişi bugün Halep’i rejime ve arkasındaki güçlere/ülkelere teslim etmiştir. Halep’in doğusunun tamamının düşmesini, bir an meselesi olarak tabir etmek, realist bir yaklaşım olacaktır.
Özellikle bazı muhalif grupların, Suriye’nin kuzeyinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin icra ettiği Fırat Kalkanı Operasyonu’na katılmak üzere bölgeyi terk etmesi, şüphesiz Halep’in düşüşünü hızlanmasına sebep olmuş bir diğer faktördür.
Böyle konularda duygusallık söz konusu olamaz. İmkanlar yoksa, gücünüz yetmiyorsa/yapamıyorsanız, bırakacaksınız.
Muhalif unsurlar, düzensiz bir savaş usulüne göre savaşırlar. Bu savaş türünde, askeri açıdan gerilla olarak da nitelendirebileceğimiz muhalifler, toprak kazandığına sevinemez, kaybettiğine de üzülemez.
Asıl olan, tek bir otoriter yapı altında birleşmek ve tarihten olabildiğince dersler çıkarmaktır. Daha önceleri konvansiyonel/düzenli güçler karşısında verilmiş direniş mücadelelerinde yapılan birçok hatanın bugün Suriye’de tekrar edildiğini görmek mümkündür. Oysa ki geçmiş tecrübelerden dersler çıkarılması, bu hataların tekrar edilmesini en aza indirebilir.
Burada siz, düzenli olmayan, askeri eğitim seviyesi az olan taraf olarak, gelişmiş silahlara sahip bir düşman ile mücadele ediyorsunuz. Adam sayınız kısıtlı, silahınız kısıtlı, tıbbi imkanlar kısıtlı. İşte tüm bu imkansızlıklar içerisindeyken, yeni tecrübeler yaşamaktan ise, geçmiş tecrübelerden faydalanılması gerekmektedir. Tabii ki bunların tümünden önce, tek bir çatı altında toplanılması ilk başta yapılması gerekendir.
Bakın, Afganistan’daki Taliban yapılanmasını örnek alalım.(ki burada örnek alınması gereken yapı budur) Taliban, Sovyetler ile verilen savaş ve sonrasında edindiği tecrübeleri, şu anki savaşa ve sahaya adapte edebilmiş başarılı bir yapılanmadır. Gerek siyasi, gerek askeri olarak her zaman geçmiş tecrübelerinden faydalanan bu yapı, çizgisini her zaman bir tık daha öteye taşıması gerektiğinin farkında olarak hareket etmektedir.
Zaten bölgeden gelen haberler, Taliban’ın durdurulamaz ilerleyişi, bunu doğrulamaktadır. Dünyevi sebepler olarak, Taliban’ın, karşısındaki ABD ve Koalisyon güçlerine karşı nasıl bu şekilde başarılı olabildiğini düşündünüz mü? Bu bağlamda bir soru daha; Suriye’de rejime bağlı milislerin muhalifler karşısında bazı zamanlarda neden başarılı olduğunu düşündünü mü?
Aslında burada ilk soruya verilen cevap, diğer soruya cevap verilmesi gerekliliğini ortadan kaldıracaktır. Ancak ben yine de açıklayayım:
Taliban’ın ABD ve Koalisyon güçlerini büyük zarara/yenilgiye uğratmasındaki ana dünyevi sebep, Taliban yapılanmasının tek bir çatı altından/tek bir kişi tarafından yönetilmesidir. Bu yapılanma şeklinde kimse, Suriye’de olduğu gibi kafasına göre hareket edemez. Kendi buyruğu doğrultusunda hareket edenler, gerekli idari cezaya çarptırılır ve tekrarlanması durumunda ise, azledilirler.
(Bu arada, savaşın yaşandığı ülke neresi olursa olsun, düşmanın sizin birlikteliğinizi sabote etmek için her türlü girişimde bulunabileceni de ekleyelim)
Şimdi ikinci soruya gelecek olursak; rejime bağlı güçlerin muhalifler karşısında bazı durumlarda üstün gelmesinin ana sebebi, kendi aralarında ayrı gruplar, ayrı milletler olsalar dahi, tek bir kişi/yönetim tarafından yönetilmeleridir. Böyle sistemlerde git denildiğinde gidilir, gel denildiğinde gelinir.
Yine ders çıkarılması gereken bir diğer konu da ABD’nin sahadaki muhalifleri hedef alan hava saldırılarıdır. Daha önceleri Twitter’da paylaştığım birkaç mesajımda bu saldırıların özellikle lider/yönetici kadroyu hedef alarak devam edeceğini belirtmiştim. Zira bölgeden gelen haberler bu yöndeki tahminleri doğrular nitelikte.
Suriye direnişinin kilit taşı bir grup olan Şam’ın Fethi Cephesi yöneticileri ABD hava saldırılarına maruz kalmaktadır. Bu konuda özellikle Yemen ve Afganistan’da yaşanmış yüzlerce tecrübe bulunmaktadır. Bu tecrübelerden olabildiğince faydalanılması, konu ile ilgili gerekli birimlerin oluşturulması gerekmektedir.
Bu tarz hava saldırılarında liderlerin seçilmesindeki ana sebep, liderin tutucu/idare edici, vücuttaki baş konumunda olmasıdır. Tarihte örnekleri mevcuttur ki, birçok grup, lideri öldürüldükten sonra kaybolup gitmiş, kendi içlerinde ayrılığa/iç anlaşmazlıklara düşmüşlerdir. Bu sebeple, özellikle bu tarz hava saldırılarına karşı, muhaliflerin geçmişten özenle dersler çıkarması gerekmektedir.
Özellikle Halep düşerse/düştükten sonra, Suriye üzerinde askeri anlamda etkili olan güçler, muhalif unsurları daha küçük bir bölgede toplamak isteyeceklerdir. Daha küçük bir bölgede hareket etmek zorunda bırakılan kim olursa olsun, daha kolay görüntü verip, hedef olacaktır. ABD ve rejimi destekleyen ülkelerin tam olarak istdiği şey budur.
Sonuç Olarak;
Suriye geneline askeri olarak bakıldığında çok fazla ayrıntı ve bir o kadar da işlenmesi gereken konu var. Ancak önemle belirtilmesi gereken, muhaliflerin acil bir şekilde, tek bir çatı/yönetici altında toparlanmalarıdır. Bu konuda tüm duygusallık ve kişisel çıkarların bir kenara bırakılması gerekmektedir. Zira böyle yapılmaz ise, fazla uzak değil, yakın bir gelecekte muhaliflerin ellerindeki başka bölgeleri de kaybetmeleri ihtimal dahilindedir.
Rejime destek veren ülkeler, teoride oldukça fazla askeri bilgiye sahipler. Ancak burada Rusya, rejime destek veren diğer ülkelerden büyük bir farkınladık ile ayrılmaktadır. Rusya’nın saha tecrübesi oldukça fazladır. (Askeri ilimlerin, en iyi şekilde teorik olarak mı yoksa pratik olarak mı öğrenilebileceği konusunda ihtilaf vardır. Ancak hem teoride hem de pratikte daha fazla bilgisi/tecrübesi olan diğerine göre daha üstündür.)
Suriye’deki savaşın süreci yüzeysel olarak incelendiğinde, Rusya komutasında yürütülen operasyonlarda kısmen başarılı diyebileceğimiz bir askeri taktik uygulanmaktadır. Muhaliflerin, sahadaki askeri yöneticilerinin de bu taktiği çözmüş olduklarını düşünüyorum. Çünkü, Rusya bu taktiği Suriye’de gelecek dönemde de devam ettirecektir.
Üzülerek söylüyorum ki, eğer muhalif unsurlar aralarındaki ayrılığa bir çözüm bulamazlarsa, bahsi geçen askeri taktik karşısında da daha fazla direnmeleri mümkün değildir.
Evet, gerçekler böyle. Bu işlere daha fazla duygusallık ile müdahale edilmemeli, herkes bir asker olma şuurunun erekliliğini yerine getirmelidir.
Suriye direnişinin başarıya, zafere ulaşabilmesi, gruplar arasındaki iç anlaşmazlıkların bitmesine ve bağlı olduğu değerlerden taviz vermeden, otoriter/idareci bir şekilde bu grupları yönetecek çatı yapılanması ile doğrudan bağlantılıdır.
Halid Abdurrahman
29 Kasım 2016